UEFA’nın resmi internet sitesinde bundan 1.5 yıl önce “Türk Messi” veya “Geleceğin George Hagi’si” diye tanımlanan oyuncu demin 18 yaşından gün almasa da Trabzonspor’un A takımında oynamayı başardı. 9 yaşındayken annesinin elinden tutup sabahın 5’inde Çarşıbaşı’ndan Trabzon’a idmana taşıdığı çocuk, şimdilerde Genç Millî Takımlarımızın vazgeçilmez ismi ve geleceğin yıldız adayı. Orta sahada bir joker gibi kullanılabilen Abdülkadir Ömür, kariyer hikâyesini ve gelecekle ilgili kurduğu hayalleri TamSaha’ya anlattı.
Trabzonspor’un ve Millî Takımlarımızın umut bağladığı genç yeteneklerden birisin. Ilk Önce nasıl bir çocukluk geçirdin? Aileni tanıyabilir miyiz?
25 Haziran 1999 Çarşıbaşı, Trabzon doğumluyum. Dört kardeşiz. Bir ağabeyim, iki de kardeşim var. Kardeşlerimin ikisi de okuyor; ağabeyim de üniversite öğrencisi. Babamın Çarşıbaşı’nda halı sahası var, orayı işletiyor. Futbola da o halı sahada başladık diyebilirim. Çarşıbaşı, Trabzon’a 45 dakika mesafede. Annem ev kadını. Hoş bir çocukluk geçirdim. Birinci sınıftayken kendimden büyüklerle, ağabeyimin arkadaşlarıyla futbol oynuyordum. Okul takımlarında da oynamaya başlamıştım. İçim, dışım futbol olmuştu. Sokak arasında futbol oynuyorduk. Sabahtan 8’den akşam 8’e değin futbol oynuyorduk. Böyle bir yapımız vardı.
Kardeşlerin de futbol oynuyor mu?
Ağabeyim Çarşıbaşıspor’da oynadı. Üniversiteye gidince ele vermek zorunda kaldı. Şimdi İlahiyat Fakültesi’nde okuyor.
Okul hayatını anlatır mısın?
Lise son sınıftayım. Ortaokul son sınıfa değin hiçbir problem yoktu. Her şey çok iyi gidiyordu. Derslerim de çok iyiydi. Lakin sonradan maçlar için İstanbul’a, Ankara’ya, diğer şehirlere gitmeye başladım. Bu sebeple de mecburen okuldan ağır ağır uzaklaştım. Lise ikinci sınıfta Trabzonspor A takımına yükseldim ve okuldan da ayrıntılarıyla koptum sayılabilir. Yalnızca sınavlar için okula gidebiliyorum. Lakin BESYO’da okumak istiyorum. Şu an Çarşıbaşı Anadolu Lisesi’ndeyim. Seneye Allah nasip ederse üniversiteye girmek istiyorum.
Futbolla profesyonel anlamda tanışman nasıl oldu ve seni ilk kim keşfetti?
Trabzonspor’un hocaları Trabzon’daki bütün okullara seçmelere geliyordu. Takriben 100 kişinin içinden 3-4 birey seçildik. Böyle nasip oldu. O hocalar doğruca beni Trabzonspor’a çağırdılar ve altyapıda oynamaya başladım.
Trabzonspor’da nasıl bir altyapı eğitimi aldın?
Trabzonspor’un kapısından içeri girdiğimde 9 yaşındaydım. Hocalarım bana fazla şey öğretti. Çok küçük yaşta olmama karşın gelecekle ilgili planlamalarımda futbolun kavramlarını bana fazla hoş öğrettiler. Onlar baştan sona kitap okuma alışkanlığı edindim. Zaten çok seviyordum fakat alışkanlık haline getirdiler. Kendimi mental anlamda geliştirmeye çalıştım.
Seninle birlikte futbola başlayan çoğu arkadaşın bugün sahaların haricen kaldı. Sen onlardan ayrı neler yapıyor ve oyunun içinde kalabiliyorsun?
Çoğu genç oyuncu “Futbol oynuyorsam okulu şüphesiz bırakmalıyım” tarzında bir düşünceye sahip oluyor. Gel Gör Ki ben ortaokuldayken, altyapıda oynarken okuluma gereken önemi veriyordum. Okuldan çıktıktan sonradan düzenli bir programım vardı. Derhal eve gidip yemek yiyor ve altyapı tesislerine geçiyordum. Altyapılar tesisleri evimize uzaktı. Bu sebeple annem yanıma yemek yemek veriyordu. İdmandan daha sonra vücudum cılız kalmasın diye annemin verdiği yemeği yiyordum.
Futbolcu edinmek için gıda ve ahenkli hayat fazla önemli. Sen de bu durumu o yaşlardan itibaren öğrendiğin için sanıyorum arkadaşlarından ayrı adımlar attın.
Yaşım genç olmasına karşın futbolla hayat aralarında bir çizgi kurdum. Bu ailesel anlamda bana fazla şey kattı. Ailem de bana çok ağırlık verdi. Çocukken bile bana olgun bir insan gibi yaklaştılar. O yüzden futbola daha artı ağırlık verdim.
Burada anneni keza sormak istiyorum. Beş erkekle ilgilenen annenle nasıl bir ilişkin var?
Anneler melektir tabiî ama… Her şeyimizle uğraşıyorlar. Çocukluktan evlenene değin sizinle ilgileniyorlar. Evlenseniz deha gözü defalarca sizin üzerinizde. Annemin çok önemli bir katkısı var. Anneler çocuklarıyla uğraşır evet gel gör ki biz özellikle dört erkek kardeş olduğumuz için hepimizle ayrı olarak çok uğraştı. Annem benimle bazen Trabzon’a geldi. Babam halı sahada çalışıyordu. Annem sabahtan 05.00’te kalkar, benimle Trabzon’a idmana gelirdi. Beni orada beklerdi. Bu farklar doğruca de diğer arkadaşlarımdan sıyrıldım diyebilirim.
U17 Millî Takımı ile Avrupa Şampiyonası elemelerinde oynadın. Arkasında U19 Millî Takımı’na yaşın minik olmasına rağmen seçildin ve tekrar Avrupa Şampiyonası elemelerinde oynadın. Bugün U18 Millî Takımı’ndasın. Tecrübelerini bize aktarır mısın?
Mart ayında U19 Millî Takımı ile Portekiz’de düzenlenen Avrupa Şampiyonası Elit Turu’na gittik. Birincil eleme grubunda lider çıkmış gel gör ki Elit Tur için baskı bir kura çekmiştik. Yaşım minik olmasına karşın çok büyük tecrübeler edindim. Oradaki havayı yakaladım. İdman sahasındaki performansla oradaki performans çok bambaşka. Coşku oluyor. Orada yenilecek ya da atılacak bir golün koskocoman önemi var. Ayrıca çok büyük takımların menajerleri, scoutları maçları izliyor. çok büyük vitrin alanları. İki kez gittim. Elimden geldiği dek Türk Millî Takımı formasını yükseğe çıkarmaya çalıştım. İki defa Elit Tur’a kaldık. Hoş tecrübeler oluyor. Erken yaşta bu noktaya ulaştığım için hocalarımın bana güvendiğini hissediyorum. Bu da özgüvenimi artırıyor. Her şey daha iyiye gidiyor.
Az Önce 18 yaşında Genç Millî Takımlarımızın formasını 44 defa giymeyi başardın. Ay-yıldızlı formayı terletmek sana neler hissettiriyor?
Bu harika bir duygu. Ben Genç Millî Takımlara seçildiğimde 13 yaşındaydım. O tarihte ilk olarak U14 Millî Takımı oluşturulmuş ve ben de seçilmiştim. Kademe aşama yukarı çıkmak istiyorum. Her Türk futbolcunun hedefi A Millî Takım formasını giymektir. Ben de buradan ümit millîye, oradan da A millîye gitmek istiyorum. Her Türk oyuncu bunun hayalini kuruyordur zaten. Allah nasip ederse A Millî Ekip’a kadar düzenli bir şekilde gitmek için mücadele harcayacağım.
Kendini A Millî Takım için hangi mesafede görüyorsun?
İmkânsız değil çünkü Türkiye’nin başında Fatih Terim gibi bir hoca var. Gençlerin talih bulabileceği bir öğretmen… Eskişehir’de oynanan Moldova maçında 8-9 genç ağabeyimiz oynadı. Geçen sene U19 takımından 4-5 birey oynadı. Yani imkânsız diye bir şey yok. Onları orada görmek, bizim de cesaretimizi ve ümidimizi artırıyor. Fatih Hoca burada, Vedat Hoca burada… Millî Takımlardaki tüm hocalar, “Siz çalışın. Fatih Hoca sizi görür, yaşınıza bakmaz” diyor. Ağabeylerimiz kadroya girebiliyor; biz neden girmeyelim? Bu hedefle ilerliyoruz. İnşallah bu forma şansı bize de gelecek.
17 Aralık 2016 tarihi kariyerin açısından manâlı. O tarihte Trabzonspor formasını Süper Lig’de öncelikle giydin. Ersun Yanal, 1-0 kaybettiğiniz Başakşehir maçının 82. dakikası dakikasına seni oyuna aldı. Ekip gerideyken aslında bir yerde seni kurtarıcı olarak da sahaya sürmüş oldu. Süper Lig’de Trabzonspor forması giymek nasıl bir duyguydu?
O maçın hikâyesi birazcık daha bambaşka. O döneme kadar Süper Lig’de hiç forma şansı bulamamıştım. Ziraat Türkiye Kupası’nda birkaç maçta oynamıştım. Kupada Atiker Konyaspor ile oynadığımız maçtan sonra hiç Trabzon’a dönmeden Medipol Başakşehir maçına geçmiştik. Konya maçında iyi performans sergilemiştim. Taraftarlar, hocalar beni fazla beğenmişti. Başakşehir maçında da kadroya girdim. 1-0 gerideydik. Taraftarlar aniden “Abdülkadir” diye bağırmaya başladı. Hoca da 70’li dakikalarda beni ısınmaya yollamıştı. Beş dakika ısındıktan sonra yanında çağırdı ve sahaya sürdü. Oyuna girmek fantastik bir histi. başta ayaklarım titredi. İki-üç dakika daha sonra ağabeyler, “İdmandaki gibi gizli ol. Kupa maçlarındaki gibi rahat hareket et” diye bana güven verdi. O maç da iyi geçti. Bir pozisyon olmuştu. Mehmet ağabeye topu indirmiştim. O vurdu, direkten döndü. Gol olsa birincil maçımda asist yapmış olacaktım. Kariyerim açısından garip ve güzel bir maçtı. Bunu unutamam.
Futbol dünyası bugüne kadar silinip dışarı giden çok sayıda genç yetenek fark etti. Böyle bir tehlikenin farkında mısın ve kendini nasıl koruyorsun?
Dediğiniz gibi Türkiye’de çok yetenekli oyuncular var. Bir kısmı da genç yaşta A takıma yükselebiliyor. Ama bu dönemde kendine bakmayan, bir şey oldum zanneden, kendini yükseklerde görmeye başlayan futbolcular yavaş yavaş dibe gidiyor. Halbuki insan yükseldikçe alçalmayı bilmeli. İnsan bu çizgiyi aşıyor, bir şey olduğunu zannediyor. Ancak A takıma çıktığınız vakit öteki oyuncular beş koşuyorsa sizin 10 koşmanız lâzım. Yurtdışında buna daha fazla tartma veriyorlar. Futbolcuların saha dışındaki hayatına, aile hayatına, eğitimine fazla siklet veriyorlar. Gel Gör Ki maalesef bizim ülkemizde bu durum birazcık güçsüz. Oyuncular birazcık boşluğa düşüyor. “Bir şey oldum” zannediyoruz ve bu yüzden kaybolup gidiyoruz. Ağabeylerimin tecrübelerini bana anlatmaları ve ailemin de desteğiyle bu konularda sınırı hiç bozmadan devam etmeye çalışıyorum.
Her genç oyuncunun kendisine misal aldığı isimler vardır. Sen kendine hangi oyuncuları misal alıyorsun?
Benim için UEFA’da, “Türkiye’nin Messi-Hagi karışımı genç yeteneği” benzetmesi yapılmıştı. Ben de küçüklükten beri Messi’nin videolarını izliyorum. Iniesta’nın oyun tarzı, kimliği, karakteri çok hoşuma gidiyor. Futbolcunun saha açık havada da içinde de aynı karakteri sergilemesi gerektiğini düşünüyorum. Ben böyle bir yapıya sahibim. Rakip ne değin fena niyetli olursa olsun sen karakterini bozmamalısın. Bu mantaliteyle sahaya çıkıyorum. Sahadaki karakteriyle Iniesta’yı, oyun stiliyle de Messi’yi örnek almaya çalışıyorum.
Trabzonspor’da Ersun Hocayla nasıl bir ilişkin var?
Sezon başında tanıştık ve beni kampa çağırdı. 17 yaşındaki bir çocuğu kampa seslenmek bir öğretmen için tartışılabilir bir karar olabilir. Çünkü 17 yaşındaki bir çocuk oradaki tempoyu kaldırabilir mi sorusu sorulabilir. Trabzon medyasında yazanlar da oldu bunu… Ama öğretmen bana güvendi. Kampta benimle konuştu. “Sana güveniyorum. Seni takımda tutacağım. Gelişime açık bir oyuncusun. Ben senin arkandayım. Gelişimin devam ederken yanında olacağım” dedi. Takımda tuttu. Ben de oynayabildiğim süre zarfında onu yanıltmamaya çalıştım. Onunla çalışmanın nasıl hoş bir şey olduğunu göstermeye çalıştım.
Kendi pozisyonunda en beğendiğin oyuncular kimler?
Luka Modric’in hem saldırı keza defans yönü fazla kaslı. Top çalma özelliği yüksek oyunculardan biri. Onu fazla beğeniyorum. Fakat ben joker gibi farklı mevkilerde kullanılan bir oyuncu olduğum için “Kendi pozisyonumda şu oyuncuyu beğeniyorum” diyemiyorum.
Peki, sen kendini en çok nerede dar hissediyorsun?
8 numara pozisyonunda. Yani orta sahanın ortasında rahat hissediyorum.
Hocaların senin hangi özelliklerini beğeniyor? Neleri beceriksiz görüyor? Bu eksikleri tamamlamak için neler yapıyorsun?
Tüm hocalarım ters ayağımı geliştirmemi istiyor. A takımdaki tempoya ayak uydurabiliyorum. Çok şükür o süreci atlattım. Hocalarımın hepsi orta sahadaki oyuncunun gözünün fazla açık olması ve sahanın her yerini görmesi gerektiğini söylüyor. Her idmanda bana zıt ayağımla ilgili ekstra idmanlar yaptırıyorlar.
Trabzonspor taraftarı kendi şehrinden yetişen oyunculara özel bir yük verir. Senin bu anlamda taraftarlarla ilişkilerin nasıl?
Yolda gördüklerinde herkes bana güvendiğini söylüyor. “Biz sana genç yaşına karşın çok güveniyoruz. Sen Trabzon’un çocuğusun. Burada böyle çocuklar eksik yetişiyor. Sen de diğer oyuncular gibi burada parlayıp gitme, kal” diyorlar. Çok güveniyorlar bana. Yusuf Yazıcı ağabeyle birlikte geziyoruz. Onunla çıktığımızda, “İkiniz bu takımın geleceğisiniz. Geçmiş yıllarda Fatih Tekke, Gökdeniz Karadeniz gibi oyuncular bu takıma nasıl hizmet ettiyse, siz de o yolda olacaksınız” diyorlar. Biz de inşallah bunu başaracağız.
Taraftarın sahiplenmesi çok hoş bir koşul. Peki, senin bambaşka hayallerin var mı?
Yurtdışında oynamak kendimce her oyuncunun hayalidir. İnşallah ben de bir gün İspanya’da oynamak istiyorum. Kimse geleceği hakkında muhakkak konuşamaz fakat bir gün olursa ve iki tarafın da menfaatlerine uyuyorsa, ben de Trabzonspor’daki görevimi yerine getirdikten sonradan gitmek isterim. Trabzon’daki insanların birçok, “Yurtdışına gitmelisin. Orada kendini geliştirdikten sonra geri gelirsin” diyor. Hayırlısı neyse o olsun.
Şu anda hoş örnekler de var önünde… Arda Turan’ı artık söylemeye gerek bile yok. Senin jenerasyonuna yakın Enes Ünal, Çağlar Söyüncü, Emre Çolak var… Bu tarz transferler seni daha da heyecanlandırıyor mu?
Evet, kesinlikle. Mesela Enes ağabeyi orada görüyoruz. 20 yaşında olmasına karşın Hollanda’da döktürüyor. Onun orada oynaması benim de seyir zevkimi arttırıyor. Ben de gidip orada oynayabilirim. Ay-yıldızı orada temsilcilik edebilirim.
Okuldaki arkadaşların ve öğretmenlerinle ilişkilerin ve diyaloglarını anlatır mısın? A takımla çıktığın ilk maçtan sonra neler konuştunuz? Seni nasıl karşıladılar?
Her türlü ortama but uydurmak zorundayız. Çünkü değişik bir hareket yapsan ırk senin hakkında yanlış düşünecek. A takımla idmanlara çıkıyorum, kadroda olmadığım süre altyapıya dönüyorum. Okuldaki arkadaşlarım var, akrabalarım var. Hepsine etap uydurmaya çalışıyorum. Oradaki arkadaşlarımla birlikte olduğum vakit onlarla beraber mutlu olmaya çalışıyorum. Onlar da benim bu mutlu halimi görür görmez seviniyor. Çünkü birlikte hoş vakit geçiriyoruz. Birincil Süper Lig maçımı oynadıktan daha sonra okulda herkes benimle resim çektirmek istedi. Beni TV’de görür görmez gururlandıklarını söylediler. Personelinden müdürüne dek herkes benimle çok güzel konuştu. Herkes bana, “Dualarımız seninle. İnşallah daha hoş yerlere gelirsin” şeklinde görüş belirtti. Ben de çok mutlu oldum. Fazla kibir duydum. Ailem hem aynı şekilde beni görünce fazla mutlu oldu. Annem gözyaşlarına boğuldu. Arkadaşların göre sevilmek ve sayılmak fazla güzel bir duygu. Genç yaşta A ekip forması giyip okula geldiğinde arkadaşların göre ilgi bakmak insanı mutlu ediyor.
Burada Arda Turan örneği de var… Barcelona’da oynamasına rağmen Bayrampaşa’dan kopmuyor…
Elbette böyle olması lâzım zaten… Ben de Çarşıbaşı’nda oturuyorum. Maç oynayıp ertesi gün Çarşıbaşı’na geldiğim vakit esnafından tut arkadaşına kadar cümbür cemaat ilgi gösteriyor. Çünkü ben oraya aitim. Seni insan yapan oranın insanı.
Yusuf Yazıcı genç takımdan gelip A takımda uyumlu olarak forma giymeye başladı. Yusuf’u nasıl bir oyuncu olarak tanımlıyorsun? Onun A takımda oynaması sizin için ne kasıt ifade ediyor?
Yusuf ağabey ile bizim bir hikâyemiz var. Çünkü ilk yarıda çok pozitif A ekip şansı bulamadığımız için sürekli PAF takıma iniyorduk. Yusuf ağabeyle birlikte idmanlarda daima kendi performansımızın üzerine çıkmaya çalışıyorduk. Çünkü daima konuşuyorduk. Forma şansı bulabilmemiz için onlardan çok daha fazla koşup, daha pozitif çaba edip, hocanın gözüne girmemiz gerekiyordu. Yusuf ağabey her zaman sabrediyordu. Beraber sürekli sabrettik. daha sonra ona forma şansı geldi kupada. Bana da geldi. İyi değerlendirdik. Uyumlu olarak forma giymeye başladık. Onun orada oynaması beni de daha artı ümitlendiriyor. Bana da o kısmet gelecek ve ben de o şansı iyi uygulamak istiyorum. Dün PAF takımda oynuyorduk, derhal A takımda olacağız inşallah. 2-3 yıldır tanışıyoruz fakat öz ağabeyim gibi. Onun orada olması beni çok gururlandırıyor ve motive ediyor. Benimle sürekli konuşuyor. “Sen de çok yeteneklisin. Ben buradaysam sen de olacaksın. Sabret” diyerek beni motive ediyor. İnşallah ben de arkamdan geleceklere yol gösterebilir ve tezgâhtar olurum.
A takımla çıktığın idmanlarda size en çok muavin olan ve takviye karşılayan ağabeyleriniz kimler?
Olcay Şahan ağabey var. Olcay ağabey geldiği günden beri Yusuf ağabeye, bana, Furkan ağabeye çok sahip çıkıyor. Ara Sıra bizi yemeğe götürüyor. Saha içinde kusur yaptığımızda, “Olur böyle. Devam et. Takılma” diyerek bizi motive ediyor. Uğur Demirok ağabey de bize fazla sahip çıkıyor.
En büyük hayallerini de anlatır mısın? İspanya’da oynamak istediğini söyledin ancak bunu açar mısın?
Arda ağabey Atletico Madrid’e gitti. Atletico şimdiki gibi değildi o süre. Arda ağabeyle birlikte daha da üstlere tırmanmaya başladı. Şampiyon oldu, finaller oynadı. Arda ağabey doğrudan doğruya çok iyi bir takıma gitmedi. Benzer şekilde şu anda Emre ağabeyi de misal verebiliriz. Onun takımı da derhal yükselişe geçiyor. Sadece İspanya Ligi’ne gidip orada oynamak bir insanın hayali değildir. Şampiyonlar Ligi’ne gidip, orada maç oynamayı düşünemiyorum. Beni anlayabiliyor musunuz? Rüya gibi… O sahaya çıkıp, o müziği dinleyip futbol oynamak, hayalin de hayali… Özet Olarak önce İspanya’ya adım atayım, sonrasına bakacağız. Genciz daha… Önümde uzun bir yol var.
Futbol dıştan manâsız zamanlarını nasıl değerlendiriyorsun?
Dediğim gibi, kitap okumayı çok seviyorum. Abes zamanlarında kitap okumak sporcuya fazla tezgâhtar oluyor. İnsanın daha fazla düşünmesini sağlıyor. Kitap okuyarak kendimi geliştiriyorum. Roman tarzı kitaplar okuyorum. Ders çıkartabileceğim kitapları okumayı seviyorum. Onun dıştan eski ekip arkadaşlarımla görüşüyorum. Onlarla irtibatı hiç koparmadım. Geçenlerde birlikte kahvaltı yaptık. Onlarla vakit geçiriyorum. Ailemle daha çok halı sahada vakit geçiriyorum.
Tarih: 01.06.2017 13:41