Dijital ortamda görünür olmanın taciz mağduru olmak için yeterli bir sebep olduğunu söyleyen Sınar, “Ancak bazı gruplar açısından bu olasılık daha fazla. Biz bunlara kırılgan gruplar adını veriyoruz. İlk olarak çocuklar bu kategoriye giriyor. İkinci olarak etnik, dinsel, mezhepsel azınlık olan gruplar yine dijital taciz mağdurluğu noktasında üst sıralarda yer alıyor. Bunun dışında hayatın her alanında olduğu gibi ne yazık ki kadınlar da dijital ortamda en fazla tacize uğrayan gruplar içerisinde yer alıyor” diye konuştu.
“CAYDIRICI ÇÖZÜMLER VAR”
Kağıt üzerine bakıldığında hukuk sisteminde son derece etkili ve caydırıcı çözümler olduğunu dile getiren Sınar konuşmasına şöyle devam etti:
“Cinsel içerikli yorumlar mevzuatımıza göre suç. Ceza kanununun 105’inci maddesinde yer alan cinsel taciz suçunu oluşturuyor ve 2 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. Ceza kanununun 125’inci maddesinde yer alan kişinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici bir fiil isnadı niteliğini taşıyan hakaret suçu da 2 yıla kadar hapis cezasını gerektiriyor. Buradaki kritik nokta, söz konusu filler için ciddi yaptırımlar öngörülmüş ancak kişi adalet mekanizmasını harekete geçirmediği sürece bu kişiler hak ettikleri cezaları almıyorlar. Ne yazık ki toplumda genel algı ‘dijital ortamda tacize uğrayan kişilerin bunu sineye çekmesi’ şeklinde gerçekleşiyor. Yanlış olan bu. Oysa bir şekilde haksızlığa maruz kaldıysanız bu haksızlığı size yapan kişiye bunun bedelini ödetmeniz lazım. Onun için de Cumhuriyet Savcılığına derhal bir suç duyusunda bulunmak gerekiyor. Yargı mekanizmamız bu kişilerin tespit edilmesi ve haklarında gerekli yasal işlemlerin yapılması konusunda fevkalade etkin. Yeter ki biz adliye mekanizmasını harekete geçirecek adımı atalım.”
“16 YAŞINDAN KÜÇÜK ÇOCUKLARIN SOSYAL MEDYA HESAPLARI DENETİM ALTINDA TUTULMALI”
Çocukların dijital ortamdaki varlıkları konusunda ailelere ve okullara büyük sorumluluk düştüğünü vurgulayan Sınar, “Özellikle 16 yaşından küçük çocukların sosyal medyadaki faaliyetlerini, iletişimlerini ailelerin çok iyi denetlemesi gerekiyor ki çocukların bu konudaki mağduriyetleri en aza indirgenebilsin. Bunun dışında aileler, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun filtreleme özelliğinden yararlanabilirler. Özellikle çocukların aktif biçimde kullandığı araçlar için bu özellik devreye sokulabilir” ifadelerinde bulundu.
Okullarda da ilkokuldan başlayarak çocuklara bu konuda temel bir eğitim verilmesi gerektiğini belirten Sınar, “Çünkü biz biliyoruz ki hayatımız artık daha fazla dijital ortama kaydı, çocuklar da bundan münezzeh değil. Daha konuşmaya başladıkları andan itibaren tablet, telefon kullanmaya başlıyorlar. İlkokul çağındaki çocukların sosyal medya hesapları var. Bu profillerde çocuk kimlerle iletişim kuruyor veya kurmalı, hangi insanlardan kendisini nasıl sakınmalı bu konularda kendisine okullarda temel bir eğitim verilmeli” diyerek sözlerini noktaladı.