Cumhuriyet Akademi elinizdeki sayısıyla ikinci ayını dolduruyor. Başka türlü bir “kamu görevi” anlayışıyla, bir dayanışma girişimi olarak yola çıkmış, aktüel-akademik bir yayın yaratmayı hedeflemiştik. Aradan geçen kısa sürede maruz kaldığımız OHAL koşullarının şiddeti azalmadı. Muhalif bilim insanlarının üzerindeki baskı gittikçe arttı, artıyor. Boğulmak istenen sesi duyurma amacımıza kısmen de olsa ulaşabilmiş olduğumuzu umarız.
Dokuz sayıda akademik hayatın her seviyesinden 52 yazarın 49 yazısına yer verdik. Farklı disiplinlerden, değişik alanlardan katkılar yayımlamaya gayret etsek de yer verdiğimiz yazılar içinde sosyal, beşeri bilimler alanından gelen katkıların ağır bastığını biliyor, çağrımızı yineliyoruz: Cumhuriyet Akademi, tıptan mimarlığa, mühendisliğe, hukuktan ekonomiye, siyaset biliminden sosyolojiye, matematikten fiziğe, tarımdan çevreye, dış politikadan tarihe, kimyadan biyolojiye, eğitimden müziğe, tiyatroya, edebiyata her disiplinden, genel okuru da aydınlatacak nitelikte özgün, bilimsel çalışmalarınızı bekliyor.
Bugüne dek bilim insanlarının sadece kendi disiplinleri ekseninde kaleme aldığı katkılara yer verdik. Öte yandan bununla yetinmememiz gerektiğini görüyor; üniversite üzerindeki baskıyı tarihsel ve evrensel bağlamı içinde gözler önüne sermenin, Türkiye’de bugün yaşananları, geçmiş dönemlerde yaşanan baskılarla kıyaslayarak sunmanın gerekli olduğunu biliyoruz. Sadece bu da değil. Bugün ülkemizin farklı yerlerinde, birbirleriyle dirsek teması içinde ya da kendi başlarına örgütlenen, direnen, dayanışan bilim insanlarının çabalarını yansıtmak gerektiğinin de farkındayız.
Bu amaçla ilk kez bu sayımızda iki farklı dayanışma yazısına yer veriyoruz. İlki, Sinan Mukul’un, öğrencisi olmuş, KHK ile ihraç edilen bir öğretmen bugün İnsan Hakları Anıtı önünde direnirken, kaleme aldığı bir “dayanışma ve direnme” çağrısı. İkincisi, Ahmet Kerim Gültekin’in Dersim Dayanışma Akademisi’ni odağa alan yazısı. Bu vesileyle Eskişehir, İzmir, Ankara, Kocaeli, Mersin, Antalya, İstanbul, Mardin’deki dayanışma akademilerini, Praksis Dayanışma Akademisi, Toplum İçin Akademi gibi oluşumları da kendilerini tanıtmaları, etkinliklerini duyurmaları, ürünlerini kamuoyuna sunmaları için davet ediyoruz.
Sakınan göze batan çöple bitirelim. 8. sayımızın 9. sayfasında, son üç dip- nottaki künyelerde yazar adı sehven Özbaran olarak gösterildi. Turan olmalıydı. Yazarımızdan ve okurlarımızdan özür dileriz.
Özgür Gökmen