HDP Eşgenel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş, tahliyesinin ardından
Cumhuriyet’e konuştu. “Tahliye edilmemiz sevindirici, elbette ki bir demokratik hukuk devletinde
hiç tutuklanmamamız gerekiyordu” diyen Beştaş, “Ama biz tutuklandık ve referandum sürecini
içeride geçirdik.Tahliyeler, ‘demokratik siyaset özgürleştiartık herkes düşüncesini özgürce ifade
ediyor’ anlamına gelmiyor. Bizim eşgenel başkanlarımız dahil olmak üzere 12 milletvekili
arkadaşımız, PM ve MYK üyeleri, yerel yöneticimiz, belediye başkanlarımız hala içeride.
Siyasetin tutuklandığı, siyasetçilerin hala cezaevinde bulunduğu bir ortamda siyaset
özgürleşmemiştir. Bu nedenle bir an önce bütün siyasi tutukluların serbest bırakılması gerekir”
diye konuştu.
Gazetecilerin içeride olması kabul edilemez
Gazetemizin tutuklu yazar ve yöneticilerinin serbest bırakılması çağrısı yapan Beştaş, “Basın yolu
ile düşünce suçu işledikdikleri iddia edilen başta Cumhuriyet gazetesinin yazad ve yöneticilerinin
de bu anlamda salıverilmesi lazım.Gazetecilerin içeride olması kabul edilemez. Milletvekillerinin,
aydınların, gazetecilerin, yazarların cezaevinde olduğu bir atmosferde özgürlük yoktur. Orada
düşünceler tutsak edilmeye çalışılıyordur” dedi.
Evet çıkmadı çıkarıldı
“Benim sadece bedenim içerideydi ama ruhum, düşüncelerim ve taleplerim dışarıdaydı” diyen
Beştaş, referandum sürecini ve sonuçlarını şöyle değerlendirdi: “Hayır çıkacağına dair hiçbir
kuşkum yoktu. Hala da o düşüncemde kararlıyım. Evet çıkmadı, çıkarıldı. Türkiye’nin seçim ve
referandum tarihlerindeki en büyük şaibe ile karşı karşıyayız. Çok ciddi bir iddiadır bu. YSK’nin
kanunu çiğneyerek, daha sandık sayımı olmadan, daha seçim devam ediyorken böyle bir kararı
üstelik de duyum üzerine alması, asla ve asla demokratik bir ortamda seçim olmadığını ve
sandıklara müdahalenin, daha önceden planlandığını ortaya koymaktadır.”
Bölünmüşlüğü ortadan kaldıracak bir dile ihtiyaç var.
Türkiye’nin YSK’nin kararının ardından ikiye bölünmüş bir görüntü sergilediğini ifade eden
Beştaş, “Bu bölünmüşlüğü ortadan kaldıracak mesafeleri kısaltacak bir dile, özgürlük anlayışına
ihtiyaç var. Hemen idamın dile getirilmesi, bu beklenti ile bağdaşmıyor. Türkiye’de her iki kişiden
biri farklı oy vermişken, bu bir tarafı daha kızıştıracak, diğer tarafı ise ötekileştirecek ve dışlayacak
yaklaşım, en başta Türkiye’ye kazandırmaz. Burada en büyük sorumluluk da iktidara düşüyor
doğal olarak.Referandumdan çıkan bu mesajı almış olmaları gerekiyor. İstanbul, Ankara,
Diyarbakır, İzmir ve diğer büyük illerin sonuçları ortada. Hem Kürt illerinde hem Türkiye’nin
büyük şehirlerinde seçmenler, yurttaşlar ‘Biz sözümüzü herşeye rağmen söylüyoruz’ dediler. Nedir
bu her şeye rağmen, ölüme, tutuklamaya, gözaltına alınmaya, tutuklu ise sevke, ihraca ve daha
birçok şeye rağmen, biz düşüncemizi söyledik’ dedi. Bu anlamlıdır” dedi.
2019’a giderken yeni demokratik bir anayasa yapılmasına ihtiyacımız var.
“Türkiye’nin en az yarısı ki bence daha da fazlası özgürlüklerden, eşitlikten, haktan ve demokratik
bir sistemden yana oyunu verdi. Şu an mevcut tabloya hayır dedi” diyen Beştaş, sözlerini şöyle
sürdürdü: “Sistem değiştiren referandumlar, meşru kabul edilmiyorsa kısa vadede değil, uzun
vadede de asla halk tarafından kabul edilemez. Böyle görülmelidir. 2019’a giderken iktidar
partisinin de bu konuda çok ciddi değerlendirmeler yapacağına inanıyorum. Aslında kendi
seçmenleri de onlara hayır dedi. Kürtler AKP’ye oy verdi iddiası ise tamamen spekülasyon. Son
bir yılda Kürt illerinde yaşanan hak ihlallerini, seçim günü yaşanan yolsuzlukları, ususlüzlükleri
kapatmak için böyle bir yol deneniyor. Binlerce usulsüzlük başvurusu olmasına rağmen hiçbiri
soruşturulmadı ve dikkate alınmadı. Bütün bunlara rağmen 2019’a giderken, yeni, demokratik,
herkesin katılabileceği bir anayasa yapılmasına ihtiyacımız var. Bu referandum geçmiş olsa da
hani öyle ilan ettiler ya ‘Bor’un pazarı geçmiş, Atı alan Üsküdar’ı geçmiş’ ama bizce geçmedi o
at. Asıl hep birlikte 2019’a giderken, toplumsal sözleşmenin ruhuna uygun olarak, ortak iradeyle,
her iki yüzde 50’nin ortak iradesi ile asgari müştereklerdeki bir metinde buluşmalıyız. 2019’un HDP Eşgenel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş, tahliyesinin ardından
Cumhuriyet’e konuştu. “Tahliye edilmemiz sevindirici, elbette ki bir demokratik hukuk devletinde
hiç tutuklanmamamız gerekiyordu” diyen Beştaş, “Ama biz tutuklandık ve referandum sürecini
içeride geçirdik.Tahliyeler, ‘demokratik siyaset özgürleştiartık herkes düşüncesini özgürce ifade
ediyor’ anlamına gelmiyor. Bizim eşgenel başkanlarımız dahil olmak üzere 12 milletvekili
arkadaşımız, PM ve MYK üyeleri, yerel yöneticimiz, belediye başkanlarımız hala içeride.
Siyasetin tutuklandığı, siyasetçilerin hala cezaevinde bulunduğu bir ortamda siyaset
özgürleşmemiştir. Bu nedenle bir an önce bütün siyasi tutukluların serbest bırakılması gerekir”
diye konuştu.
Gazetecilerin içeride olması kabul edilemez
Gazetemizin tutuklu yazar ve yöneticilerinin serbest bırakılması çağrısı yapan Beştaş, “Basın yolu
ile düşünce suçu işledikdikleri iddia edilen başta Cumhuriyet gazetesinin yazad ve yöneticilerinin
de bu anlamda salıverilmesi lazım.Gazetecilerin içeride olması kabul edilemez. Milletvekillerinin,
aydınların, gazetecilerin, yazarların cezaevinde olduğu bir atmosferde özgürlük yoktur. Orada
düşünceler tutsak edilmeye çalışılıyordur” dedi.
Evet çıkmadı çıkarıldı.
“Benim sadece bedenim içerideydi ama ruhum, düşüncelerim ve taleplerim dışarıdaydı” diyen
Beştaş, referandum sürecini ve sonuçlarını şöyle değerlendirdi: “Hayır çıkacağına dair hiçbir
kuşkum yoktu. Hala da o düşüncemde kararlıyım. Evet çıkmadı, çıkarıldı. Türkiye’nin seçim ve
referandum tarihlerindeki en büyük şaibe ile karşı karşıyayız. Çok ciddi bir iddiadır bu. YSK’nin
kanunu çiğneyerek, daha sandık sayımı olmadan, daha seçim devam ediyorken böyle bir kararı
üstelik de duyum üzerine alması, asla ve asla demokratik bir ortamda seçim olmadığını ve
sandıklara müdahalenin, daha önceden planlandığını ortaya koymaktadır.”
Bölünmüşlüğü ortadan kaldıracak bir dile ihtiyaç var.
Türkiye’nin YSK’nin kararının ardından ikiye bölünmüş bir görüntü sergilediğini ifade eden
Beştaş, “Bu bölünmüşlüğü ortadan kaldıracak mesafeleri kısaltacak bir dile, özgürlük anlayışına
ihtiyaç var. Hemen idamın dile getirilmesi, bu beklenti ile bağdaşmıyor. Türkiye’de her iki kişiden
biri farklı oy vermişken, bu bir tarafı daha kızıştıracak, diğer tarafı ise ötekileştirecek ve dışlayacak
yaklaşım, en başta Türkiye’ye kazandırmaz. Burada en büyük sorumluluk da iktidara düşüyor
doğal olarak.Referandumdan çıkan bu mesajı almış olmaları gerekiyor. İstanbul, Ankara,
Diyarbakır, İzmir ve diğer büyük illerin sonuçları ortada. Hem Kürt illerinde hem Türkiye’nin
büyük şehirlerinde seçmenler, yurttaşlar ‘Biz sözümüzü herşeye rağmen söylüyoruz’ dediler. Nedir
bu her şeye rağmen, ölüme, tutuklamaya, gözaltına alınmaya, tutuklu ise sevke, ihraca ve daha
birçok şeye rağmen, biz düşüncemizi söyledik’ dedi. Bu anlamlıdır” dedi.2019’a giderken yeni demokratik bir anayasa yapılmasına ihtiyacımız var.
“Türkiye’nin en az yarısı ki bence daha da fazlası özgürlüklerden, eşitlikten, haktan ve demokratik
bir sistemden yana oyunu verdi. Şu an mevcut tabloya hayır dedi” diyen Beştaş, sözlerini şöyle
sürdürdü: “Sistem değiştiren referandumlar, meşru kabul edilmiyorsa kısa vadede değil, uzun
vadede de asla halk tarafından kabul edilemez. Böyle görülmelidir. 2019’a giderken iktidar
partisinin de bu konuda çok ciddi değerlendirmeler yapacağına inanıyorum. Aslında kendi
seçmenleri de onlara hayır dedi. Kürtler AKP’ye oy verdi iddiası ise tamamen spekülasyon. Son
bir yılda Kürt illerinde yaşanan hak ihlallerini, seçim günü yaşanan yolsuzlukları, ususlüzlükleri
kapatmak için böyle bir yol deneniyor. Binlerce usulsüzlük başvurusu olmasına rağmen hiçbiri
soruşturulmadı ve dikkate alınmadı. Bütün bunlara rağmen 2019’a giderken, yeni, demokratik,
herkesin katılabileceği bir anayasa yapılmasına ihtiyacımız var. Bu referandum geçmiş olsa da
hani öyle ilan ettiler ya ‘Bor’un pazarı geçmiş, Atı alan Üsküdar’ı geçmiş’ ama bizce geçmedi o
at. Asıl hep birlikte 2019’a giderken, toplumsal sözleşmenin ruhuna uygun olarak, ortak iradeyle,
her iki yüzde 50’nin ortak iradesi ile asgari müştereklerdeki bir metinde buluşmalıyız. 2019’un
sloganı bu olmalı”.
“Önümüzdeki 2 yıl içinde farklı ittifaklar olabilir”
Serbest bırakılmasının ardından Cumhuriyet’e konuşan HDP Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğan, referandumdan çıkan sonuçların artık Türkiye’de artık hiçbir şeyin
eskisi gibi olmayacağını ve yürümeyeceğini ortaya koyduğunu vurgulayarak “Artık ezber
bozuldu. İlk kez Türkiye’de HDP ya da Kürtler, Türkiye’nin diğer dinamikleri örneğin sağ
seçmen, muhafazakar seçmen, milliyetçi seçmen tek cephede buluşarak, bir çalışma yürüttü. Bu
Türkiye’de bir ilktir. Önyargılar kırıldı. Meral Akşener Diyarbakır’a geldi mesela, bölge insanının
elini sıktı. Bu çok önemlidir” dedi. “Önümüzdeki dönemde Cumhurbaşkanlığı seçiminde, herkese
eşit mesafede davranabilecek ortak bir adayla gidilirse, hayır cephesinin kazanabileceği bir sonuç
ortaya çıktı” diyen Aydoğan, “Önümüzdeki 2 yıl içinde farklı ittifaklar olabilir. Bu referandumda
CHP ile aynı tarafta bir çalışma yürüttük. Tabanlarımız birbirlerine aşina oldu” dedi.
Cumhuriyet’i hergün bekler olduk
İstanbul Silivri 9 Nolu Cezaevi’nde DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel ile aynı koğuşu
paylaştıklarını belirten Aydoğan, gazetemizin yazar ve yöneticilerinin de tutuklu bulunduğu
cezaevinde tam bir tecrit uygulandığını belirterek, “ toplumun her kesimi ile ilgili haber veren
yayın çizgisi nedeniyle, Cumhuriyet’i hergün arar, bekler olduk. Anlayabildiğimiz kadarıyla
içindeki tutuklular bakımından daha farklı bir yönetim anlayışı var. Tam bir tecrit hali var.
Cumhuriyet yazar ve yöneticileri ise daha büyük bir tecrit altındalar. Sadece gazeteci Ahmet Şık’ı
görüşe giderken uzaktan gördüm ama başka kimseyi görmek mümkün değildi. Cumhuriyet yazar
ve yöneticilerinin havalandırmalarının üzerinin ise tel kafes ile kapatıldığını öğrendik. Onlar,
gökyüzünü bile tel kafeslerin ardından görebiliyorlar. Böyle bir tedbirin gerekçesi olamaz” diye
konuştu.
Dosyalarımızı hazırlayan savcıların hepsi FETÖ’den tutuklu
Serbest bırakılmalarını referandumun artık bitmiş olmasına bağlanmasına itiraz eden Aydoğan,
aynı gün başka mahkemelerde yargılanan Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Ferhat Encü ve Gülser
Yıldırım’ın serbest bırakılmadığına dikkat çekerek, tutuklu HDP milletvekillerinin hemen hemen
aynı şeylerle, DTK toplantılarına katılmakla, örgüt üyesi olmakla suçlandığını anımsattı. Aydoğan,
“Dosyalarımızın hemen hepsi 2010- 2011 yıllarına ait suçlamaları içeriyor. Dosyalarımızı
hazırlayan savcıların da hemen hepsi FETÖ davalarından tutukludurlar. Ergenekon ve diğer
davalar düştü ama bizim davalarımız hala sürüyor. Ben iktidarın yargı üzerinde baskı kurduğunu
ama herşeye rağmen bu ülkede bağımsız ve tarafsız yargı mensuplarının olabileceğini
düşünüyorum” dedi.
Artık ezber bozuldu, önyargılar kırıldı
Referandumdan çıkan sonuçların artık Türkiye’de artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını ve
yürümeyeceğini ortaya koyduğunu vurgulayan Aydoğan, “Artık ezber bozuldu. İlk kez Türkiye’de
HDP ya da Kürtler, Türkiye’nin diğer dinamikleri örneğin sağ seçmen, muhafazakar seçmen,
milliyetçi seçmen tek cephede buluşarak, bir çalışma yürüttü. Bu Türkiye’de bir ilktir. Demek ki
mücadele edilirse insanların düşüncelerinin daha iyiye doğru değişebileceğini gördük. Zaten HDP
de böyle bir projedir. Toplumun farklı kesimlerini bir arada buluşturan ve Türkiye’nin geleceğinin
halkarın bir arada olmasından geçtiğini savunuyor. Bu seçimlerde de böyle bir tavır ortaya çıktı.
Önyargılar kırıldı. Meral Akşener Diyarbakır’a geldi mesela, bölge insanının elini sıktı. Bu çok
önemlidir. Bir arada yaşamanın gereği olarak insanlar birbirleriyle görüşebilmelidir. Bu
referamdumda işte bu önyargılar kırılmıştır” diye konuştu.
Hayır cehpesi ortak aday ile kazanabilir
“Önümüzdeki dönemde Cumhurbaşkanlığı seçiminde, herkese eşit mesafede davranabilecek ortak
bir adayla gidilirse, hayır cephesinin kazanabileceği bir sonuç ortaya çıktı” diyen Aydoğan,
sözlerini şöyle sürdündü: “iktidar partisinin de büyük şehirlerde özellikle oy kaybetmeye
başlaması da artık bazı şeylerin onlar açısından da değiştiğini ortaya koydu. Artık insanlar 10 yıl
öncesi gibi gözü kapalı AKP’ye oy vermiyor ve değişmeye de hazır bir seçmen profili var.
Önümüzdeki süreçte bunların hepsi değerlendirilecektir. Biz parti olarak umudumuzu
kaybetmedik. Önümüzdeki 2 yıl içinde farklı ittifaklar olabilir. Bu referandumda CHP ile aynı
tarafta bir çalışma yürüttük. Tabanlarımız birbirlerine aşina oldu. Bilgi aldığımız kadarıyla örneğin
İstanbul’da, CHP’liler, HDP’liler, HDK’liler, sol sosyalist çevreler, demokrat Müslümanlar hep
birlikte inisiyatif olarak ama siyasi partilerinin genel merkezlerinin dışında, hayır meclislerini
kurdular. Böyle bir ittifak kurdular. Yerelde siyasi partilerin dışında böyle bir ittifak kurdular. Bu
çok önemlidir, evleri bu kesimler birlikte dolaştılar. İleriye dönük incelenmesi ve dikkate alınması
gereken konulardır. Başkanlık sisteminden sonra bu daha önemlidir ve ortaklaşarak seçimlere
hazırlanmanın önemi ortaya çıkmıştır.”